Felsefe hakkında her şey…

Stoacılık çok popüler olsa da bazı handikaplar da taşıyor…

09.04.2023
Stoacılık çok popüler olsa da bazı handikaplar da taşıyor…

Stoacılık son dönemde oldukça bilinir hâle gelen bir felsefi anlayış. Stoa felsefesi bugünlerde belki de tarihteki en çok dikkat çektiği dönemi yaşıyor. Bu anlayışı temel alarak yazılan kitaplar, en çok satan kitaplar arasına giriyor. Stoacı bakış açısını yansıtan içerikler de internette büyük ilgi görüyor. Ancak Stoa felsefesi, bazı büyük kusurlar da barındırıyor. Bu nedenle, bu makaleyi okumadan önce Stoacı olmaya karar vermemeniz gerekiyor.

İşte neden bir Stoacı olmak istemeyebileceğinize dair öne çıkan birkaç argüman

Stoacılık bugünlerde oldukça popüler bir konu. Eğer ayrıntılı ve ciddi makaleler okumayı veya herhangi bir kitapçının “Popüler Felsefe” bölümünde vakit geçirmeyi seviyorsanız Stoa felsefesine dönük kaleme alınmış çok sayıda başlık görürsünüz. Bu anlayışın tanıtımını her kim yaparsa yapsın, muhakkak karşılığını olumlu olarak almalıdır; çünkü Stoacılık pek çok hikmet taşır. Fakat aynı zamanda oldukça müphem anlamlara da gebedir.

Herhangi bir büyük toplumsal hareketin veya dinin popülaritesi, onun sizin için uygun olan yanlarını hangi ölçüde bir titizlikle ayırt ettiğinize bağlıdır. Bir sayfada yazan bazı sözleri arifane biçimde onaylayıp kaydedebilir, ancak aynı metnin içinde yer alıp daha sonra karşınıza çıkan tuhaf ve akıl almaz sözleri incelikli biçimde arka plana itebilirsiniz. Bu bağlamda Antik dönemin anlayışını kendi bağlamından koparabilir ve Stoacı felsefenin ele aldığı sorunları modern yaşama uyarlayabiliriz. Ancak Stoacılık hangi noktada bir tür Forer-Barnum Etkisi göstererek “Herkese uyan” fakat felsefi anlamda belirsiz bir şey durumuna gelir?

ARKADAŞSIZ, AŞKSIZ BİR YAŞAM

Zaman zaman hepimiz olaylara kendi işimize geldiği tarafından bakma hatasını yapsak da modern Stoacılar bunun özellikle abartılı bir örneğini insanlar arası ilişkiler söz konusu olduğunda ortaya koyuyor. Şöyle ki Stoacılığa karşı, onun yalnızca aklı temele aldığı yönünde sık sık getirilen bir eleştiri vardır. Bu pek de hakkaniyetli bir yaklaşım değil. Stoacılar, yalnızca aklın peşinde koşan ve hiçbir zaman duygularına kulak asmayan hissiz Vulkanlar değillerdi. Hatta Diogenes Laertius, Stoacıları “katı yürekli” ve “duyarsız” olmamaları hususunda açıkça tembihlemiştir. Epiktetos da iyi bir yaşamın “heykel gibi” yaşanmaması gerektiğini öğütler. Zira Stoacılar otomat değillerdir ve bakış açıları bu saydıklarımızdan çok daha inceliklidir.

Ancak Stoacılık insanları her türlü dünyevi bağlanmaya karşı açıkça uyarmaktadır. Çoğumuz akıllı telefonlar, lüks giysiler ve hızlı arabalar gibi gösterişli şeyleri bir köşeye kaldırmak hususunda ortak akılda birleşebiliriz. Yalnız, gerçekten Stoacı olmak, aynı zamanda memleketinize, arkadaşlarınıza, ailenize veya size etki edebilecek herhangi bir şeye asla bağlanmamak anlamına gelir. Hiçbir şeyi kendinize çok yakın bir konumda tutamazsınız. Her şeye harcanabilir bir gözle bakmalısınız; çünkü o şey, nihayetinde elden çıkarılacaktır. Bu yüzden her insan yüreğini kendine saklamalı ve birçok insanın anladığı biçimiyle sevmemelidir.

Stoacı olduğunu iddia edenler içinde aynı zamanda herhangi bir şeyi kendine yakın konumda tuttuğunu söyleyenler vardır ve bunlar, Stoa felsefesini alenen ve isteyerek görmezden geliyorlardır. Bu kişiler ne yazık ki Stoacı değillerdir. Stoacılığa muhafazakâr dotmatikler gibi bağlı olmak Stoa felsefesinin iddialarının tam aksine hareket etmektir, bir çelişkidir. En iyi ihtimalle Stoacılar örneğin arkadaşları, çocukları ve eşleri “imtiyazlı sıradanlık” olarak görmektelerdir ki bu da bunlara sahip olmanın evet güzel olduğu; fakat bütün bunların aynı zamanda da feda edilebilir, gözden çıkarılabilir şeyler olduğudur.

GÜÇLÜ BİR KİŞİLİK

Stoacıların yukarıda saydığımız bağlılıklara karşı çıkmalarının nedeni, bunların insanları genellikle daha yüksek bir hedefe doğru yol almaktan alıkoyacak olması, kişinin dikkatini başka yöne çekmesidir. Bu tutum, aynı zamanda, Stoacıların kadim “memento mori” mantrasına da uyum sağlamaktadır:

Her şey ölmeli ve her şey sona ermeli…

Memento mori

Memento mori

Arkadaşlarınız sizi terk edebilir; çocuklarınız korkunç bir hastalığa yakalanabilir; eşiniz yarın ölümün kollarına kendini bırakabilir. Bu gerçekleri fark ederseniz yaşanacak olan şeyler için hazır bulunabilir ve böylece yaşayacağınız kayıpların yaratacağı psikolojik yıkımını azaltabilir ve hatta önleyebilirsiniz.

Mamafih bunu yaparak bir şeyleri gözden kaçırırsınız. İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’in “Aşk için ödediğimiz bedel ızdıraptır” diye bir sözü vardır. Aşkın hemen ardından acının geleceğini bile bile bu sorumluluğu üstlenip âşık olmayı tercih edebiliriz. Stoacı felsefe de keza bir şeye karşı beslenen bağlılığın ızdıraba yol açtığını telkin eder. Bağlılık acı verir. II. Elizabeth’in sözü büsbütün başka bir irfan da taşıyor. O bize aşkın bile bile kabullenilen bir sancı olduğunu anlatır. Ona göre ızdıraplı zamanlar ne kadar kaçınılmaz, uzun ve çetin olursa olsun bunlar gerçek aşkın bir saniyesi için bile kabul edilebilir bedellerdir. Kısacası, daha önce kimsenin yaşamadığı bir aşkı yaşamak için bazen üzüntü ve ıztırap çekmeye değer.

YALNIZLIK ALLAH’A MAHSUSTUR

Stoacılıkta öne çıkan bir başka ortak bakış açısı da insanın kimseye muhtaç olmadan sahip olduğu kendi kendine yeterliğidir. Buradaki ana fikir şudur: Eğer birine bağımlıysanız bu sizi kendinizi değersizleştirme ve ikinci dereceden önem arz etme konumuna getirir. Birinin hayatınız ve zihniniz üzerinde kontrol sahibi olmasına izin verirseniz o zaman iradenizi hâkim kılamazsınız. Örneğin arkadaşınızın size ihanet etmesine üzülmeniz sizi âciz kılar. Biriyle birlikte olmak istiyorsanız bu sizi zayıf düşürür. Epiktetos’un da dediği gibi:

“Aklını, kim gelirse gelsin, seni kötüye kullansın, seni rahatsız edici ve sıkıntılı bir hâlde bıraksın diye ona teslim ediyorsun. Bundan hiç mi utanmıyorsun?”

Epiktetos

Bunda muhakkak ki utanılacak bir şey yoktur. Aslında bu tavır insanın doğası gereğidir. Hatta bu insan için bir onur nişanıdır. Aristoteles’in öne sürdüğü gibi, hepimiz sosyopolitik hayvanlarız. Bir toplum içinde ve sadece birlikte çalıştığımız zaman gelişim ve ilerleme kaydedebiliriz. Modern zamanlarda, evrimsel olarak sosyal, iş birlikçi ve karşılıklı bağımlı olmaya programlanmış yaratıklar olduğumuzu iddia eden sistemler ortaya çıkmış. Evet, doğal olan, her şartta “doğru” olan anlamına gelmez; ancak bazen de doğal olmayan, en azından uygunsuz hissettirir.

Şöyle düşünelim: Stoacılığı Konfüçyüsçülük ile yan yana koyarsak şey’lere değer vermenin nasıl daha iyi bir yolu bulunabilirmiş, bunu görebiliriz. Konfüçyüsçü felsefe, insan olmanın bağsal tarafına ehemmiyet vererek vurgusunu bu yönde yapar. Yani insanlar “kız evlat”, “kardeş”, “takım arkadaşı”, “dost” veya “hemşehri” gibi ilişkilerle tanımlanır. Örümcekler kimsesizdir. İnsanlar değil.

KURUNUN YANINDA YAŞI DA YAKMAYIN

Yukarıda saydığımız handikaplardan hiçbirisi Stoacılığın kötü bir sistem olduğu anlamına gelmez. Marcus Aurelius, Epiktetos ve Seneca gibi büyük Stoacı filozofların düşünceleri muazzam hikmetler içerir. Ancak bu, bu düşünürlere ve onların fikirlerine karşı eleştiride bulunma özgürlüğümüzü kısıtlamamız gerektiği anlamına gelmez. Bir şeyin bazı yönlerini eleştirmek, onun bütününü reddetmek demek değildir. Elinizde mantığa dayalı bir şeyler kaldığı sürece, farklı fikirler arasında titizlikle bir ayrım yapıp tercihlerde bulunmak tamamen makul bir davranıştır.

Stoacılar, kontrolümüzün dışında kalan şey’leri kabul etmemiz gerektiğini sık sık tekrarlarlar. Bunu, geleneksel olarak, önceden belirlenmiş bir evrene yarı-dinsel bir bağlılık temelinde yaparlar. Stoacılar, doğanın bir planı olduğuna inanıyorlardı ve bu yüzden buna boyun eğmemiz gerektiğini savunuyorlardı. Burada şöyle bir ayrım vardır: Stoacı filozof, inancın kaderciliğini reddederken “Üzerinde tahakkümünüz bulunmayan ve müdahale edemeyeceğiniz şeyi kabul edin” inancını benimsemiştir. Bu tavır ise felsefi olarak tamamen tutarlıdır.

Rasyonalizm ve felsefe, Stoacı uygulamalardan önemlidir; fakat çok daha önemli değildir. Şu işe bakın ki Stoacı felsefeyi bir an bile aksini düşünmeden, hiç eleştirmeden kanıksarsak bu, Stoacılığın özüne tamamen aykırı olacaktır.

 


 

Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Jonny Thomson’ın* “Stoicism is popular right now, but there are some serious downsides” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Jonny Thomson (Oxford Üniversitesi Felsefe Bölümü)

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

* Jonny Thomson, Oxford’da felsefe eğitimi veriyor. Mini Philosophy (@philosophyminis) isimli bir Instagram sayfasını yönetiyor. Mini Philosophy: A Small Book of Big Ideas isimli kitabın da yazarı.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...