Kolektivizm nedir?
Kolektivizm, bireyin devlet, ulus, ırk veya sosyal sınıf gibi bir sosyal kolektiviteye tabi olarak görüldüğü çeşitli sosyal örgütlenme modellerinden biridir. Kolektivizm, bireyin hak ve çıkarlarının vurgulandığı bireycilik ile karşılaştırılabilir.+
Kolektivist fikirlerin Batı’daki en erken modern ve etkili ifadesi Jean-Jacques Rousseau’nun 1762 tarihli Du contrat social (Toplum Sözleşmesi) adlı eseridir. Rousseau bu eserde bireyin gerçek varlığını ve özgürlüğünü ancak toplumun “genel iradesine” boyun eğerek bulabileceği savunulmaktadır.
19. yüzyılın başlarında Alman filozof G.W.F. Hegel, bireyin gerçek varoluşunu ve özgürlüğünü ancak, toplumsal ahlakın en yüksek timsali olan ulus devletin yasalarına ve kurumlarına kayıtsız şartsız boyun eğerek gerçekleştirebileceğini savunmuştur. Daha sonra Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı adlı eserinin ön sözünde toplumsal ilişkilerin önceliğine dair kolektivist görüşün en özlü ifadesini sunmuştur:
“İnsanların varoluşlarını belirleyen şey bilinçleri değil, bilinçlerini belirleyen şey toplumsal varoluşlarıdır.”
Kolektivizm 20. yüzyılda sosyalizm, komünizm ve faşizm gibi hareketlerde farklı düzeylerde ifade bulmuştur. Bunlar arasında en az kolektivist olanı, sınırsız kapitalizmin eşitsizliklerini devlet düzenlemeleri, gelirin yeniden dağıtımı ve değişen derecelerde planlama ve kamu mülkiyeti yoluyla azaltmayı amaçlayan sosyal demokrasidir. Komünist sistemlerde kolektivizm, minimum özel mülkiyet ve maksimum planlı ekonomi ile en uç noktasına taşınır.
Bu bağlamda toplumun düzeninin ve uyumunun sağlanabilmesi için bütün üretim araçlarının toplumun yararına tahsis edilmesini ve ortak olarak işletilebilecek bir hâle getirilmesinin gerektiğini savunan ekonomik ve sosyal sisteme, kolektivizm ya da ortaklaşacılık denir.
Kolektivizm aynı zamanda bireyin iradesinin, özgürlüğünü ortadan kaldıracak biçimde kolektif, yani ortak iradeye teslim edilmesini ve bireyin bütün becerilerinin müşterek olanın hizmetine sunulması gerektiğini de savunur.
Kolektivizm, insanların doğası gereği birbirine bağımlı olduğuna vurgu yapar. Bu bağlamda her insan felsefi, politik, dini, ekonomik ya da sosyal olsun hiç fark etmez, kolektif olana, yani ortaklaşa olana bağlıdır. Bu bize bireyciliğin tam tersini vermektedir. Grup amaçlarının, bireysel amaçların üzerinde olduğuna; sosyal gruplar içindeki kaynaşma, dayanışma ruhu, aidiyet gibi kavramlara vurgu yapmaktadır.
Kapitalizmin bireyselciliğine tepki olarak doğan kolektivizm; genellikle toplum, halk, ulus veya ülke gibi kavramlara odaklanmıştır. Kolektivistler kapitalist sistemdeki sermayenin belli ellerde birleşerek merkezileşmesine karşı çıkıp bütün vatandaşları eşit şekilde üretici kabul etmek ve mülkiyeti müşterek hâle getirmek şiarındalardır. Bu bağlamda kolektivizm, komünizm anlayışının ilk aşamasıdır da denilebilir. Şöyle ki kolektivizmden geçen yol muhakkak ki komünizme varacaktır.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım