Felsefe hakkında her şey…

Modern Felsefenin Toplum ve Devlet Öğretileri

13.11.2019
1.546

Yeni Çağ’ın toplum ve devlet öğretileri toplum sözleşmesi kuramına dayanmaktadır. Toplum sözleşmesi kuramı devletin temeli olarak bir toplum sözleşmesi varsayımından yola çıkarlar. Toplum sözleşmesinin varoluş nedenini de doğa durumu dedikleri başka bir varsayıma dayandırırlar. Bu kuramın en başta gelen savunucuları T. Hobbes, J. Locke, J.J. Rousseau’dur.

Modern Siyaset Felsefesi 17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkmış toplum ve devlet öğretilerini kapsar. Bu dönemde toplum ve devlet öğretilerini ortaya koyan belli başlı düşünürler Hobbes, Locke, Montesquieu ve Rousseau’dur. Bu düşünürlerden Hobbes, Locke ve Rousseau devletin kökeni sorununa doğa durumu varsayımından hareketle bir açıklama getirmeye çalışmışlardır. Doğa durumunu mutlak özgürlüğün olduğu ve bu yüzden de çeşitli sakıncaları ve tehlikeleri olan bir güvensizlik durumu olarak görmüşlerdir.

Bununla birlikte Rousseau, Hobbes ve Locke’a göre doğa durumunu, insanların doğal olarak özgür ve eşit oldukları bir durum olarak tasarlamıştır. Hobbes ve Locke’a göre doğa durumu aşılması gereken bir durumdur. Bu yüzden de bir toplum sözleşmesi ile toplum durumuna geçmek gerekir. Rousseau ise özel mülkiyetin ortaya çıkışının doğa durumunu geri dönülemez biçimde dönüştürdüğünü, artık yapılması gerekenin insanın özgürlüğünü ve eşitliğini güvence altına alacak bir toplumsal düzen oluşturmak olduğunu düşünmüştür. Buna göre toplum sözleşmesi toplumsal düzenin ve devletin temelidir. Toplum sözleşmesi kuramları toplumsal düzenin ve devletin kökeni sorununa bir açıklama getirebilmek için ortaya konmuşlardır. Bu kuramların dile getirdiği egemen varlığın, devletin gücünün ve meşruluğunun dayanağının toplum sözleşmesi olduğudur. Başka bir deyişle, insanlar kendi istençleriyle bütün hak ve özgürlüklerini egemen bir varlığa devrederek bir toplumsal düzen inşa etmiş ve devleti kurmuşlardır.

Modern Siyaset Felsefesi Eski Çağ’ın, Orta Çağ’ın ve Rönesans döneminin toplum ve devlet öğretilerinden temelde farklı bir düşünce geliştirmiştir. Eski Çağ toplumun ve devletin kökenini insanın ihtiyaçlarına dayandırmıştır. Başka bir deyişle, Eski Çağ’da toplum ve devlet insan doğasından kaynaklanan doğal varlıklar olarak görülmüştür. Orta Çağ ise siyasal iktidarı ya da halkın egemenliği gibi kavramları hiç tartışmamış, bütün gücü Tanrı devletinin yeryüzündeki temsilcisi olan Kilise’de görmüştür. Böyle bir anlayışta bireylerin siyasal hakları yoktur. Bireylerin yapmaları gereken Tanrı devletinin yurttaşı olmaya çalışmaktır. Rönesans dönemi de toplum ve devleti doğal varolanlar arasında görmüştür. Oysa modern siyaset felsefesi toplum ve devletin kökeni için toplum sözleşmesi kuramları ortaya koymuşlardır. Bu yüzden de toplum ve devleti doğal değil, sözleşmeyle kurulmuş yapma bir varlık olarak ele almışlardır. Bunun en açık örneği Hobbes’un devletin yapma bir cisim olduğu yönündeki sözleridir. Her üç filozof da siyaset kuramlarında devletin ve toplumun temelini toplum sözleşmesine dayandırarak, toplum ve devleti doğal durumun karşıtı olan durumlar, kurulmuş varlıklar olarak ele almışlardır.

İlgili Konu Başlıkları

– Thomas Hobbes ve mutlakçı devlet anlayışı
– John Locke’un liberal devlet anlayışı
– Montesquieu ve siyasal özgürlük anlayışı
– Rousseau ve sözleşmeye dayalı halk egemenliği

 

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...