Felsefe hakkında her şey…

Saint Simoncular ve Kadın

11.11.2019
1.641

“Saint Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist” Kitabından Bir Örnek

Fransa yeni bir imanın susuzluğu içindedir. Mistisizm moda olmuştur. Saint-Simoncular da kendilerini mistisizmin cazibesine kaptırırlar, hem de başkalarından daha fazla. Çünkü uzun zaman kafalarıyla yaşamışlardır, maddenin kanunlarını incelemekle geçmiştir ömürleri, çoğu mühendisdir.

Matematikten, fizikten gına getirmişlerdir, havaya ihtiyaçları vardır. Yanan alınlarını serinletecek nemli bir rüzgara, heyecanın rüzgarına muhtaçlar. Tenkitten imana geçiş bu. Eugene Rodrigues, ürperen “bir gönül. Talihsiz bir aşktan sonra hayata gözlerini yuman bu genç dost, Saint-Simoncular için yeni bir imanın müjdecisidir. Onun hatırasını anmak için geniş bir aşk yuvası kurarlar. aşk yuvası demek, kadın demek değil midir, kadın olmadan dünya yeni bir hayata kavuşabilir mi?

Saint-Simoncular yeni bir imana koşarken karşılarında kadını bulurlar. Bu tabiiydi. Yeni dini ancak o uygulayabilir, yeni dünyayı ancak o kurabilirdi. Saint-Simon Yeni Hıristiyanlıkta en kalabalık ve en yoksul sınıfın kalkındırılmasını vasiyet etmişti, insan insanı sömürmemeliydi artık. Oysa sömürülenlerin başında kadın vardı, isyan etmeyen bir köle. Kadın da isçi gibi kurban, o da isçi gibi kabiliyetlerini geliştirmek imkanından mahrum.

Saint-Simoncular sömürülenlerin kurtulmasını istiyorlar, ama toplumu altüst etmeden, zora başvurmadan, çarpışmadan. Amentülerinin ilk maddesi barışı getirmekti. Elbette kadını yardıma çağıracaklardı. Enfantin, daha1831’de “bu intiharlar, cinayetler, savaşlar dünyasını ancak kadın huzura kavuşturabilir” diyordu. 1837’de, aynı inancı haykırıyordu jüri azalarına “Tekrar ediyorum: erkekler! dirliği düzenliği, hürriyeti boşuna kendi aranızda arıyorsunuz, Tanrının bu nimetlerine ancak kadın gark edecek sizi”.

Barrault, daha coşkundu: “anne, Tanrının dünyaya yolladığı melek! Küreyi Sezarların kanlı pençesi mıncıklamış, o artık muhteşem ve sakin, senin beyaz ellerinde dinlenecek. ”

Savaşları sona erdirecekti kadın, barışın rahibesiydi. İnsanlık barış düzenine onun kılavuzluğu sayesinde girecekti. Saint-Simoncuları isçi sefaletinden çok kadın ilgilendiriyor. Tarih felsefelerini o gerçekleştirecek. Dostların sitemleri boşuna. Politikada kadın olmadan hangi is başarılabilir? İsçinin yaralarını onun eli,saracak.

Feminizm, yeni müminlerin gönlünü alev gibi saran bir dava. Medeniyetin bütün aksaklıkları aynı kaynaktan geliyor: erkek, kadının haklarını, kadının gücünü unutmuş. Kadın, haklarına kavuşmadıkça, insanlığın geleceğinden ümit yok.

İyi ama, kadın nasıl kurtulacak? Yeni Kilisenin Papası Enfantin hazretlerini güç duruma sokan dava da bu. Enfantin’e göre, kadın erkekle eşit olmazsa sömürme devam eder. Fakat kadını kadın kurtaramaz. kadını, kadın + erkek kurtarır. Evlilik ıslah edilmeli ki kadının hakları da, gücü de artsın. Ama bu ıslahın sınırları ne? Enfantin’in cevabı sanıldığı kadar devrimci değil: boşanma hürriyeti. Yalnız herkesin aynı yaratılışta olmadığı unutulmamalı. İnsanlar var, tek kişiye bağlanırlar; insanlar var ki hercaidirler, değişiklik ihtiyaçtır onlar için. Sevgileri derin ve devamlı olanlara, değişmeyenler (immobile) adını verir Enfantin, şıpsevdilere değişenler (mobile). Her iki temayüle de saygı göstermeli değil miyiz?

Enfantin uçurumlara eğilir: kaderin yaraladığı genç kadınları, anlaşılmayanları, isyankarları teselli eder. Fuhuşla zina kanunların meyvası. İkiyüzlülüğe paydos. Amaç Antikiteyle ortaçağ düşüncesini kaynaştırmak. Saint-Simon Altın çağ önümüzdedir, demişti; Saint-Simoncular Altın çağın anahtarı kadının elindedir, diyorlar.

Ne burjuvazi dinliyor Saint-Simoncuları, ne isçiler, kurtulmak istemiyorlar.. Peşlerinde bütün bir husumet dünyası: mahkumiyetlerini isteyen savcı, karikatürlerini yapan gazeteciler ve halkın yuhaları.. Üstelik en kalabalık, en yoksul sınıf yaşadıklarının farkında bile değil. Hayal kırıklığı, boyuna hayal kırıklığı. Tek avutucu, tek ümit, tek ışık: kadın. Zincirleri o kıracak, yaraları o saracak. Bekliyorlar; ürpertiyle, heyecanla, inançla bekliyorlar. Ama bekleyiş sonu gelmeyen bekleyiş, hassas ruhlarını isyana sürüklüyor. Bir şeyler yapmak istiyorlar.

Paris anlamıyor Saint -Simoncuları. Bu yalanlar beldesinden uzaklaşıyorlar. İlk durakları Lyon: çalışanlar ülkesi. Ama Lyon çok yakın. Hayal ettikleri sevgili yok orada. Mesih-kadın, meçhul ülkelerde, uzakta, dinlerin beşiği, rüyanın vatanı, bütün romantiklerin özlemini çektikleri dünyada: Doğu’dadır. Ruhla ten, o güneşli ülkelerde kaynaşacak.

Saint-Simonculardan bir kısmı Marsilya’dan denize açılır. Ver elini İstanbul. Barrault burada rastladığı bütün kadınları saygıyla selamlar. Padişah hoşlanmaz bu delilerden. Önce hapse attırır hepsini sonra İzmir’e sepetler. Paris’teki havarilerden bir kısmı, İzmir’den Mısır’a gider, Enfantin’le buluşurlar. Enfantin bütün ümitlerinin kadında gerçekleşeceğine inanan bu coşkun aşıkları avutmak zorunda kalır. Kadına ulaşmanın yolu endüstriden geçer, der onlara. “Nişanlımız şimdilik yeryüzüdür, der, anamız odur. Kucaklayalım dünyayı, okşayalım. Kazmaya, küreğe sarılalım, Süveyş Kanalını açalım.” kadının hayal kırıklığına uğrattığı havariler, yeni bastan mühendis olurlar.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...