Felsefe hakkında her şey…

Parmenides Sonrası Filozofların Görüşleri

11.11.2019
1.390

Parmenides’ten sonraki filozoflar değişime yeniden yer açabilmek için onu varlığın yokluk, yokluğun da varlık olması olarak anlamak yerine, zaten mevcut olan şeylerin bir araya gelip ayrışmaları olarak anlamak yoluna gitmişlerdir.

Hareketi kurtarabilmek için bu çerçevede kalınca da varlık anlayışlarında monist görüşten çokçu görüşe geçmek zorunda kalmışlardır. Bir anlamda varlığı çoğaltmışlardır. Örneğin; Empedokles, evrenin temel unsurlarının sayısını birden dörde çıkarmış(toprak, su, hava ve ateş) ve değişmenin tanımını değiştirmiştir. Değişim, bu dört temel unsurun yer değiştirmesi ya da biraya gelip ayrışmasıdır. Dört unsur değişik biçimlerde kombinezonlar oluştururlar ama miktarları her seferinde yine aynıdır. Bu kombinezonlar değiştikçe farklı nesneler ortaya çıkar. Mesela bir insan toprak, hava, su ve ateşin belli bir oranda meydana getirdiği bir nesnedir. Eğer o ölürse kaybolan onun meydana getirdiği kombinezondur. Empedokles’in bu çözüm önerisi hem değişmeksizin kalan bir temel unsur sağlamakta (dört unsurun kendileri değişmezler, toprak daima toprak, su daima su olarak kalır) ama aynı zamanda onları belli oranlarda birleştirip ayrıştırmak suretiyle değişim ve hareketi de mümkün kılmaktadır. Daha sonra göreceğimiz gibi Anaksagoras ve Demokritos da aynı yoldan giderek değişim ile değişmezliği uzlaştırmaya çalışmışlardır.

Parmenides’ten sonraki filozofların çözümüne yöneldikleri ikinci önemli sorun ise yanlış konuşmanın imkânı sorunudur. Daha önce görüldüğü üzere Parmenides gerçeklikle düşünceyi özdeşleştirmiş, her düşüncenin gerçeği dile getirdiğini, yanlış konuşmanın ise ancak olmayan bir şeyi konuşmak anlamına gelebileceğini, olmayan şey de konuşulamayacağına göre yanlış konuşmanın mümkün olmadığını iddia etmekteydi. Bu sonucun bir diğer ifadesi ise “düşündüğüm her şey doğrudur” ifadesidir. Bu problem Yunan felsefesinde anlam probleminin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu öncüldeki var olma kavramı deşilmiş, bu kavramdan hareketle sofistlerin felsefesi ortaya çıkmıştır. Örneğin Sofist Gorgias, Parmenides’in dediği türden bir hakikat yoktur. Olsa bile biz bunu duyularımızla bilemezdik ve aktaramazdık.

Parmenides düşünce ile varlığı özdeşleştirerek bir anlamda her düşünce varlığın düşünülmesidir ya da düşündüğüm her şey doğrudur der. Bu da yanlış düşünme ve konuşmanın imkânını başlıca bir felsefi sorun hâline getirir. Bu sorun Platon tarafından çözülmeye çalışılmıştır.

Platon, Sofist, Theaitetos ve Kratylos isimli eserlerinde yanlış konuşma sorununu çözmeye çalışmıştır. Ona göre artık yanlış düşünmek objeler arasındaki bağları yanlış kurmaktır. Yanlışlık yargıda ortaya çıkar. A, B’dir, dediğimiz sürece yanlış ve doğru ortaya çıkar. Yanlış konuşmak iki ayrı kavramı birbirine uygun olmayan bir şekilde bağlamaktır. Böylece Platon’a göre yanlış düşünmek, Parmenides’te olduğu gibi var olmayan bir şeyi söylemek değil, uygun olmayan bir özne-yüklem bağı kurmaktır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...