Felsefe hakkında her şey…

John Locke ve Liberalizm: İngiltere Örneği

10.05.2020
2.132

Liberalizmin babası sayılan İngiliz düşünür John Locke (1632-1704) siyasal düşünceler tarihinde müstesna bir yere sahiptir.

Locke, siyasal düşünceler tarihinde işgal ettiği yeri düşüncelerinin derinliğinden ziyade İngiltere’de iktidara giderek yaklaşan yeni sınıfın sözcülüğünü yapmış olmasına borçludur.

İngiltere’de 1642’de Parlamento Taraftarları (Parliamentarians) ile Kralcılar (Royalists) arasında patlak veren iç savaşla başlayan burjuva devrimi, değişik evrelerden geçerek 1689’da Haklar Kanunu (Bill of Rights)’nun çıkartılmasına kadar sürmüş, mutlak monarşinin mağlubiyeti ve burjuvazinin zaferiyle sonuçlanmıştır. Söz konusu kanunla, mutlak kral istibdadı kınanıyor ve İngiltere Krallığı’nın bir meşrutiyet olduğu kayıt altına alınıyordu.

Locke’un siyasetle ilgili fikirlerinin yer aldığı Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eseri 1690 yılında yayınlanmıştır. Locke, kapitalist üretim tarzının işleyebilmesi için elzem olan ve burjuvazinin ihtiyaç duyduğu kurumların düşünsel temellerini atmaya çalışmıştır. Burjuva sınıfı kendi çıkarları doğrultusunda özgürlüklerin ve mülkiyet hakkının garanti altına alınmasını, mutlak iktidarın sınırlandırılmasını talep etmekteydi. İngiliz burjuvazisinin gelişimini sürdürebilmesi ve kapitalizmin işleyebilmesi için en uygun yönetim şekli meşruti (anayasal) monarşiydi. Locke, burjuvazinin talepleri doğrultusunda sınırlı monarşiyi, diğer bir deyişle parlamenter / anayasal monarşiyi savunmuştur.

Locke tutarlı bir siyaset kuramı geliştirebilmek için düşüncesinin merkezine toplum sözleşmesi” kavramını yerleştirmiştir. İngiliz düşünür, entelektüel üretiminin yanı sıra aktif politika içinde de yer almıştır. Kralın yetkilerini genişletmeyi amaçlayan gruba (Toryler) karşı, bu yetkilerin sınırlandırılmasını savunan kesimin (Whigler) yanında yer almıştır1. Siyasi görüş ve eylemlerinden dolayı bir süre Hollanda’ya göç etmek zorunda kalmıştır.

Kısaca söylemek gerekirse Locke İngiliz burjuvazisinin ideallerini dile getirmiştir. Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eserinde yer alan birinci deneme, Sir Robert Filmer’in 1680 yılında yazdığı ve kralın mutlak iktidarını savunduğu Patriarcha adlı kitabının bir eleştirisidir. İkinci deneme ise İngiliz burjuva devriminin bir savunusundan ibarettir. Sir Robert Filmer, kralın gücünü Tanrı’nın Âdem’e verdiği babalık otoritesine (patriarkal güç) dayandırmaktaydı. Locke’a göre de ilk toplumu meydana getiren ailedir. Fakat babanın çocuğu üzerindeki otoritesi veya egemenliği, çocuk kendi haklarını elde edinceye kadar sürebilir. Ayrıca babanın hükmetme (yasalar yapma, cezalandırma vs.) gücü, baba-çocuk ilişkisinin doğal bir sonucu olarak görülemez. Babanın, babalık gücüne dayanarak hükümdar olabilmesi ancak çocukların rızasına bağlıdır. Dolayısıyla aile ile politik topluluk birbirinden ayrı şeylerdir. Peki, politik toplum nedir? Neden ve nasıl ortaya çıkmıştır? Nasıl yönetilmelidir?

Locke bu soruya – tıpkı Hobbes gibi – “doğal yaşam” durumu ve “toplum sözleşmesi”nden hareketle cevap aramıştır. Fakat önemli bir noktada Hobbes’tan ayrılmaktadır: Locke’a göre doğal yaşama hâlinde “insan insanın kurdu” değildir; toplumun ve devletin henüz kurulmadığı bu dönem bir cehennem hayatı olarak değerlendirilemez. Aksine bu dönem, doğal özgürlük ve eşitlik dönemidir. İnsanlar bu haklara (özgürlük ve eşitlik) sahip olarak doğarlar. Bu durum, herkesin her istediğini yapabileceği anlamına gelmez. Kötü bir davranışta bulunan (Tanrı’nın koyduğu doğal akıl yasasını çiğneyen) cezalandırılır. Cezalandırma hakkı ise herkese aittir. Ne var ki üstün bir otoritenin olmadığı bu dönemde, sadece güçlü olanlar bu hakkı kullanabilmektedir.

Locke’a göre mülkiyet hakkı da – doğal yaşama hâlinde söz konusu olan – doğal haklar arasında yer alır. Her insanın öncelikle kendi kişiliği üzerinde bir mülkiyet hakkı vardır ve bu hak üzerinde hiç kimse hak iddia edemez. Ayrıca insanın kendi kişisel çalışmasının ürünü olan şeylerin de kendine ait olması gerekir. Yani insan, çalışmasıyla elde ettiği şeyler üzerinde de mülkiyet hakkına sahiptir. Locke’a göre mülkiyet hakkı insanın çalışmasından doğar. Görüldüğü gibi Locke’un savunduğu mülkiyet anlayışı, feodal mülkiyet anlayışından temelde çok farklıdır ve burjuvazinin görüşünü ifade eder. Locke ayrıca insanın çalışarak meydana getirdiği şeyler üzerinde, kendinden sonra çocuklarının da mülkiyet hakkına sahip olmaları gerektiğini savunur.

Netice olarak Locke tüm doğal hakların korunması gerektiğini savunur. Ancak ona göre ideal bir toplum yaratabilmek için gerekli olan üç unsur doğal yaşama hâlinde bulunmamaktadır. Bunlar:

  1. Herkesin boyun eğeceği ve herkese eşitçe uygulanacak yasalar,
  2. Herkesin cezalandırma hakkını kullanmasını önleyecek tarafsız yargıçlar,
  3. Yargıcın kararını uygulayacak toplumsal bir güç.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Locke’un amacı toplumda kapitalist bir ekonomik işleyişi mümkün kılacak ve oluşan düzeni yasalar vasıtasıyla güvence altına alacak bir devletin kurulmasını sağlamaktı. Doğal yaşamdan toplum düzenine geçerken insanlar sadece cezalandırma hakkını topluma bırakıyorlar ve bunun karşılığında güvenliklerinin sağlanmasını istiyorlardı. Böylece – herhangi bir zorlama olmadan – sözleşmeye katılıyorlar ve doğal haklarını da muhafaza ediyorlar. Locke’un önerdiği modele göre insanlar sahip oldukları hakları muhafaza ederek devleti kendi iradeleriyle kurarlar ve sahip oldukları haklara devletin müdahale etmesine müsaade etmezler.

Locke’a göre burjuvazinin gelişimini sürdürebilmesi için iktidarın sınırlandırılması kaçınılmaz bir gereklilik, hatta zorunluluktur. İktidarın sınırları ise insanların doğuştan sahip oldukları doğal haklarla çizilmelidir. Bu haklar, yukarıda da belirttiğimiz gibi hayat hakkı, özgürlük ve mülkiyettir. Locke’a göre eğer bir yönetim, iktidarı kötüye kullanarak insanların bu haklarına tecavüz ederse, insanların o yönetime başkaldırma hakları vardır. Başka bir deyişle, sözleşmeye riayet etmeyen tiranlık yönetimine isyan etmek de insanların hakları arasında yer alır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...