Felsefe hakkında her şey…

Belirli Betimleyiciler Kuramı Nedir?

02.11.2019
3.138

Russell, dili nasıl kullandığımıza dair tartışmaları, felsefî tartışmaların odağına yerleştirmiştir. Russell’ın geliştirdiği bazı yöntemler, kendisinden sonraki felsefeciler tarafından kullanılmıştır. Russell’ın etkili olan çözümlemelerinin başında, belirli betimleyiciler kuramı gelir. Russell 1905 yılında yazdığı “On Denoting” başlıklı makalesiyle bir bakıma, analitik felsefenin iş yapış biçimini belirlemiştir.

Russell bu çalışmasında, belirli betimleyicileri içeren önermelerin, nasıl doğruluk değeri alabileceği üzerinde durmuştur. Belirli betimleyiciler tek bir nesneyi betimleyen sözcük grupları olarak tanımlanabilir. “Görelilik kuramını geliştiren fizikçi”, “Türkiye’nin sekizinci cumhurbaşkanı” vb. ifadeler belirli betimleyicilerdir. Bu tür ifadelerin felsefî bir sorun teşkil etmesinin nedeni, belli bir gönderimlerinin bulunmadığı durumlarda ortaya çıkar. Görünüşte anlamlı bir sözcük grubuna, dünyada karşılık gelen bir birey olmadığında söz konusu sözcük grubunu içeren önermenin doğru veya yanlış olup olmadığına nasıl karar verilecektir?

Russell’ın kendi verdiği bir örneği inceleyelim “Fransa’nın günümüzdeki kralı keldir.” önermesi görünüşte “Fransa’nın günümüzdeki kralı” betimleyicisinin gönderim yaptığı kişi hakkında bir hüküm içermektedir. Oysa böyle bir birey mevcut değildir. Bu durumda, önermenin nasıl olup da bir doğruluk değeri alacağı tartışmalı dır. Frege, kendi çalışmalarında bu soruna eğilmiş ve söz konusu önermeleri anlamlı fakat ne doğru ne de yanlış olarak kabul etmiştir.

Russell, Frege’nin bu çözümünü kabul etmez. Russell’ın kendi yaklaşımı, gündelik dilde görünüşte belirli betimleyicilerin bir bireye gönderim yaptıklarını, oysa söz konusu ifadelerin mantığı çözümlendiğinde, bu sorunun ortadan kaldırılabileceğ i yönündedir. Russell söz konusu önerme biçimini Frege’nin geliştirdiği niceleme mantığının araçlarını kullanarak şu şeklide çözümler: “Bir x vardır öyle ki x Fransa’nın günümüzdeki kralıdır ve x’ten başkası Fransa’nın günümüzdeki kralı değildir ve x keldir.” Görüldüğü gibi bu ifade, bir tikel niceleyicinin etki alanında bulunan tümel evetlemeli bir önerme biçimidir. Önermenin ilk bölümü, “Bir x vardı r öyle ki x Fransa’nın günümüzdeki kralıdır ve x’ten başkası Fransa’nın günümüzdeki kralı değildir.” bir varlık ve biriciklik şartını içermektedir. Söz konusu varlı k şartının sağlanıp sağlanmamasına bağlı olarak artık, bu önermenin doğru olup olmadığına karar verilebilir. Nitekim Russell, bu önerme biçiminin anlamlı fakat yanlış olduğuna karar vermiştir.

Russell’ın bu çözümlemesi, Platon’un dikkat çektiği var olmayandan bahsederken, var olmayanın var olduğuna gönderme yapmanın zorunluluğundan kaynaklanan paradoksa da bir çözüm getirmektedir. İleride, Quine’ın bu çözümden yararlanarak kendi varlıkbilimsel görelilik kuramını nasıl geliştirdiğini ele alıyoruz.

Russell’ın belirli betimleyiciler kuramı özellikle Frederick Strawson (1919 – 2006) tarafından eleştirilmiştir. Strawson’un eleştirisinin ana noktası belirli betimleyicilerin gönderimlerine varlık atfetmediği ve fakat onları varsaydığı yönündedir. Söz konusu varsayılan birey eğer mevcut değilse önerme biçimi ne doğru ne de yanlış olarak yorumlanmalıdır. Bu eleştiri beraberinde üç değerli bir mantığın geliştirilmesi projesini getirmiştir.

Russell, bu çözümlemesinin tekil adlar için de geçerli olduğunu öne sürer. Tekil adlar da esasen belirli betimleyiciler yerine kullanılan kısaltmalar olarak düşünülebilir. Örneğin, “Albert Einstein” adı “görelilik kuramını geliştiren fizikçi” gibi belirli betimlemeler yerine kullanılan bir kısaltma gibidir. Dolayısıyla, adların gönderimlerinin bulunmadığı durumlarda da önermelerin doğruluk değeri almaları ile ilgili bir sorun olmayacaktır. Russell bireylere meşru olarak gönderim yapan yegâne sözcüklerin işaret zamirleri (bu, şu, o v.b.) ve bağlamsal ifadeler (şimdi, burada, ben vb.) olduğunu öne sürer. Bu ifadelerin gönderimde bulunduğu nesneler, bizatihi mevcut olmak durumunda olduğundan içinde bulundukları önermelerin doğruluk değeri alıp almaması bakımından bir sorun yaratmazlar. Russell’ın belirli betimleyicilerle ilgili çözümlemesi, genel olarak kabul görse de adların belirli betimleyiciler olarak yorumlanması, tartışmalara yol açmıştır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...