Felsefe hakkında her şey…

Aristoteles ve Bilim Felsefesi Anlayışı

01.11.2019
6.194

Başlangıçta bütün bilimler felsefenin içinde yer alıyordu. Filozof, her bilim konusunda bilgi sahibi olan, bütün bilgileri sentez ederek bir hayat görüşüne ulaşmış olan kişi idi.

Hemen her konuda kitap yazan ve bu kitapları o bilim alanlarında otorite kabul edilen Aristoteles, bu filozof tipine bir örnektir.

Bilim felsefesi tarihine bakarsak 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yarısındaki pozitivist filozoflar, bilimsel bilgiyi olguların betimlemesine sınırlandırmışlardı. Aristoteles ise tam tersine, bilimsel bilgi anlamına gelen episteme’nin nedenlerin bilgisi olduğunu, yani bilimsel bilgi olabilmesi için bilimsel açıklamaya gereksinim olduğunu ileri sürmüştü.

Aristoteles’in bilim teorisi: Bu teoride mekan fikri yoktu, zaman belirsizdi, sebeplilik fikri metafizik kökenli idi ve doğa yasası fikrine temel olamıyordu. Fizik ile Matematik aynı mantık ilkeleri içinde açıklanmaya çalışılıyordu.

Aristoteles herhangi bir bilim üzerine inceleme yapacak kişinin öncelikle sağlam bir düşünme yöntemi oluşturmasından yanadır; bu yüzden doğa, insan, ruh, ahlak, siyaset vb gibi bilgi dallarında fikirlerini beyan etmeden önce bilimler arasında bir sıralama yapmış, bilgi seviyelerini belirlemiş, varlık türleri üzerine düşünmüş ve daha sonra kaleme sarılmıştır. Biz de onun bu mantığının izinden gidersek, düşüncelerinin özüne daha rahat ulaşabiliriz.

Aristoteles bilimleri üçe ayırır: teorik (theoretike), pratik (praktike); yaratıcı ya da üretici (poietike). Ona göre teorik bilimler, bilgiyi kendisi için ister; pratik bilimler bilgiyi bir davranış rehberi olarak ister; yaratıcı bilimlerse, yararlı ya da güzel bir şey meydana getirmek için ister. Ama bu ayrıma dâhil olmadığı hâlde her üç grubun da önünde giden bir bilim daha vardır ki, o da mantıktır (logike). Mantık bütün bilimlerin hizmetinde olan bir bilimdir. Bu yüzden bir organon’dur; yani bir alettir.

Teorik bilimler kendi içlerinde teoloji (metafizik), doğa bilimleri (fizik) ve matematik olarak üçe ayrılır. Teoloji, hem bağımsız bir varoluşu olan hem de değişmez olan şeyleri konu edinir; yani maddeyle herhangi bir bağlantısı olmadan varolan tözleri (adını da bu saf tözlerin başında gelen Tanrı’dan alır: theos+logos: tanrıbilim). Doğa bilimleri (fizik), bağımsız bir varoluşu olduğu hâlde, değişmez olmayan şeylerle ilgilenir; yani hareket ve hareketsizlik kaynağını kendilerinde taşıyan doğal cisimlerle. Matematiğin konusu ise, değişmez olduğu hâlde bağımsız bir varoluşu olmayan şeylerdir; yani sayılar ve şekiller. Aristoteles teorik bilimlerden en çok metafizik ve fizik, yani doğayla ilgili bilimlerle meşgul olmuştur.

Pratik bilimler, ahlak (ethike), siyaset (politike) ve ekonomi (oikonomike) gibi bilimlerden oluşur; başka deyişle insanın şahsi ve toplumsal yaşamıyla ilgilenen bilimlerden oluşur. Aristoteles’in bu gruptaki çalışmalarının en ünlüleri ahlak üzerine kaleme aldıklarıdır.

Yaratıcı (üretici) bilimlerse şiir ve retoriktir; bu konular Aristoteles’in aynı başlıkları taşıyan çalışmalarında incelenir.

Aristoteles’in bütün bilimlerin araştırma kılavuzu olarak gördüğü mantıksa, doğru düşünmenin ana yöntemidir ve bütün bilimler için yol gösterici bir fenerdir.

Aristoteles’e göre bilgi edinmenin iki yolu mevcuttur: Tümdengelim ve tümevarım. Tümdengelim, tümel bir önermeden tikel bir önermeye, yasalardan olaylara, etkenden etkiye geçme yoludur (talil, dedüksiyon); tümevarım, tek olandan (özel olandan) genel olana giden, tek tek olgulardan genel önermelere varan yöntemdir (istikra, endüksiyon). Tümevarımda zihin somutun alanından soyutun alanına geçer. Dolayısıyla tek tek nesnelerin bilgisinden evrensel bilgiye ulaşır. Gerçek bilgi, ona göre, akıl ile kavranan tümelin bilgisinden tikelin bilgisinin elde edilmesiyle sağlanır. Başka deyişle somuttan soyuta giden bir tasımla (syllogismos) elde edilir. Örneğin:

“Bütün insanlar ölümlüdür.
Sokrates insandır.
O hâlde Sokrates ölümlüdür.”

Aristoteles için önemli olan mükemmel bilgiye ulaşmaktır. O hâlde ona göre mükemmel bilgi nedir? Metafizik (İlk ya da Temel Felsefe) adlı çalışmasının başında değindiği bu konu filozofu önce bilgi seviyelerini belirlemeye götürmüştür. Ona göre en alt seviyedeki bilgi türü, “duyularla edinilen bilgidir.” Çünkü bu tür bir bilgiye hayvanlar da sahip olabilir. Hatta öyle ki bazı hayvanların öğrendiklerini saklayacakları bir tür hafızları bile vardır; dolayısıyla bazı şeyleri öğrenebilirler. Ama insanın duyularla elde ettiği bilginin bir üstündeki bilgiyi elde etme niteliği de vardır. Bu da tecrübedir (empeiria). İnsan, şeyleri tecrübe ederek bilgi edinebilir.

Ne var ki bu bilgi sadece tecrübe ettiğimiz şeylerin, yani bazı şeylerin bilgisidir ve karşımızdaki kişiye öğretilemez. Bu bilgiyi edinmek için kişilerin aynı tecrübeleri yaşaması gerekir. İnsan için bir başka bilgi seviyesi daha vardır ve bu seviye tecrübeyle edinilen bilgiden de üstündür. Bu bilgi türü sanat ya da tekniktir (tekhne). Teknik, bir alanda sahip olunan uzmanlık bilgisidir. Teknisyen ya da sanatçı (tekhnites) bir şeyi nasıl yapacağını bilen ve gerekli sonuçları elde etmek için hangi araçları kullanacağını hesap edebilen adamdır. Ama bu tür bilgi bize tek tek şeylerin bilgisini sunmaz, daha ziyade şeyler hakkında genel bir fikir verir.

Genel hakkında konuşulması mümkün olduğu için de, teknik öğretilebilir; hâlbuki tek olan, yani bireysel olan sadece görülebilir ya da gösterilebilir. Bu yüzden teknik tecrübeden üstün bir bilgidir; ama onun da üstünde bir bilgi seviyesi olmalıdır. Çünkü bizim bir şeyi tam anlamıyla bilmemiz için onun nedenlerini (aitia) ve ilk ilkelerini (arkhai) bilmemiz gerekir; başka deyişle biz ancak “bir şeyin nedenlerini ve ilk ilkelerini” bildiğimizde o şeyi tam anlamıyla bilmiş oluruz. Bu tür bir bilgiyi de bize yalnızca bilgelik (sophia) sağlar. Ama salt bilgelik de yeterli değildir. Çünkü üstün bilgi bize şeylerin ne olduğunu ve niçin olduğunu söylemek zorundadır; yani bu bilgi bize bu şeyleri kendi ilkelerinin temelinde kanıtlamak zorundadır. Kanıtlayıcı bilgi olan bilim, Yunancada episteme’dir. İşte bu da Aristoteles’in aradığı gerçek bilginin, yani bilimin kendisidir (zetoumene episteme).

Buna rağmen bu bilgide bile bir eksiklik söz konusudur; çünkü ilkeler kanıtlanamaz, başka deyişle ilkelerin niçin ilke oldukları kanıtlanamaz. Bunun nedeni ilkelerin çıktığı herhangi bir somut kaynağın olmamasıdır. “Bu yüzden ilkelerle ilgili sezgisel bir bilgi türü şarttır ve bunun adına Yunanca’da nous denir.” “Nous, epistemeve sophia’yı içeren bir bilgi türüdür.” İşte bizi en üstün bilgi seviyesine götüren de bu bilgi türüdür. Aristoteles için bütün bilimler bu bilgiden daha zorunludur, ama hiçbiri ondan daha üstün değildir. Bu bilgiye bizi eriştiren de merak duygusundan hareket eden felsefedir.

Ayrıca bakınız:

Derleyen: Sosyolog Ömer Yıldırım
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM)

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...