Felsefe hakkında her şey…

Adcı Gezimcilik (Ockhamcılık) Nedir?

15.11.2019
2.315
Adcı Gezimcilik (Ockhamcılık) Nedir?

Adcı gezimcilik, genel kavramları birer addan ibaret bulan Orta Çağ Aristotelesçiliğidir. Aristoteles, Platon’un Akademia’sında 20 yıl kaldıktan sonra Atina’da, Lykeion bahçesinde kendi okulunu kurmuştur (İ.Ö. 334). Derslerini bahçenin gölgeli yollarında gezinerek verdiğinden öğretisine gezimcilik adı verilmiştir.

14. yüzyılın Durand, Ockham, Buridanus ve d’Ailly gibi düşünürleri Adcılık öğretisini savunurlar. Bu Aristotelesçi düşünürlere göre genel kavramlar birer addan başka bir şey değildir, gerçeklikleri yoktur. İnsanlar ancak bireysel gerçeklikleri bilebilirler, bir genel kavram olan tanrı bilinemez ve tanıtlanamaz.

Din, bilimselliğe zorlanmamalıdır. İnsan inanla yetinmeli, kilise dünya işlerine karışmamalı ve ilkel kutsallığına dönmelidir. Adcı gezimcilik Orta Çağ’ın ilerici bir düşüncesidir ve kilise egemenliğinin sarsılmasını sağlamıştır.

OCKHAMLI WİLLİAM VE ADCI GİZEMCİLİK

Adcı gezimcilik ayrıca İngiliz tanrıbilimcisi Ockhamlı William‘ın öğretisini dile getirir. Adcılığın kurucusu sayılan ve İngiliz görgücülüğünün öncülerinden olan William of Ockham’ın öğretisi scépticisme théologique (Tr. Tanrıbilimsel şüphecilik) adıyla da anılır.

Aforoz edilmiş bir Fransisken papazı olan William, felsefenin tanrıbilim karşısında bağımsızlığa kavuşmasında başlıca etkenlerden biridir. Skolastiğin büyük düşünürler çağı Ockhamlı William’la kapanmıştır.

O, bir tanrıbilimci olmaktan çok, bir Aristotelesçi mantıkçıydı. “Tümel olan gerçek değildir” (Yâni: nesne değildir, sadece birbirine benzeyen birçok şeyleri dile getiren bir sözcüktür. Bir ad’dır) demekle Aristoteles mantığının ilkin Porphyrios tarafından ileri sürülen ve sonra İbni Sina ve Augustinus tarafından benimsenen ve metafizik alanda sürdürülen yanlış yorumunu düzeltmek istemişti.

Prphyrios, Aristoteles’in Kategoryalar’ına yazmış olduğu yorumda, cinslerin ve türlerin töz ya da cisimsel olup olmadıklarını tartışmıştı. “Tümeller gerçektirler” (La. Universallia sunt realia) diyen metafizik realizm, bu yanlış yorumun ve tartışmanın ürünüydü. Buna karşı, Aristoteles’in de amacına uygun olarak, insan zihninde olup bitenleri düzenlemek isteyen mantıksal tümellerin birer ad’dan ibaret (La. Universallia sunt nomina) olduğunu. Ockham’lıya göre, tümellerin nesnelerden önce de var bulundukları (La. Universale ante rem) doğruydu, ama bu tanrıbilimsel açıklamalar için, geçerliliği bununla sınırlı, bir önermeydi. Yaratıcı bir tanrıyı varsaymak için, yaratılanların daha önce tanrılık zihinde varbulunması gerekiyordu. Ne var ki bu, mantığın alanı olan insan zihninde de var bulunmalarını gerektirmezdi.

Bilgi edinmek işlemini gerçekleştiren insan zihni için tümeller elbette nesnelerden sonra (La. Universale post rem) meydana çıkmışlardı. İnsan zihni, onları, tek tek nesnelerden soyutlayıp birer ad olarak ortaya koymuştu. Ockham’lı William, böylelikle, bilimle metafiziği, felsefeyle tanrıbilimi birbirlerinden ayırmış ve birbirlerine geçemeyecekleri sınırlarını çizmiş oluyordu. İlkin Compiegne papazı Roscelin tarafından ortaya atılan (11. yüzyıl) ve sonra Ockhamlının öncülüğünde Orta Çağ Aristotelesçilerince geliştirilen (14. yüzyıl) adcılık öğretisinin büyük önemi, elde ettiği bu sonuçtadır.

Thomas Aquinas (Aquinolu Thomas)

Thomas Aquinas (Aquinolu Thomas)

Bu arada büyük skolastikçi Aquinolu Thomas (13. yüzyıl)’nın da Aristoteles mantığının bu yanlış yorumunu sezmiş ve düzeltmeye çalışmış olduğunu anımsamak gerekir. Duns Scotus‘ün yarı gerçekçiliğinin de (13. yüzyıl), mantığı metafiziğe bağlayarak Thomas’nın düzeltme çabasını engellemekle beraber, adcılık yönündeki büyük eğilimiyle Ockhamcılığın temellerini güçlendirdiği unutulmamalıdır. Ockhamisme deyimi, özellikle William of Ockham’ın mantığını dile getirir (Bk. E. A. Moody, The Logic of William of Ockham, London 1935). Bu mantık, özellikle anlamları üçe ayırmasıyla ünlüdür: Mantıksal, bilgibilimsel, tanrıbilimsel. Nesneleri temel, düşünceleri de ikincil olarak ele alışı bu mantığın güçlü yanıdır.

Ne var ki tekilin geneli içerdiğini yadsıması da büyük yanılgısıdır. Ockhamlıya göre sadece tekil nesneler gerçektirler, genel kavramlar insanlar tarafından yaratılmışlardır ve nesnelerden bağımsız olarak hiçbir gerçeklik taşımadıkları gibi nesnelerin niteliklerini de yansıtmazlar. Bu ileri sürüş, metafiziğe metafizik anlayışla karşı çıkmanın zorunlu yanılgısını taşımaktadır. Nitekim Ockhamcılığın bu doğruyu yanlış bir biçimde görüşü, Berkeley‘le çağdaş semantikte, özdekçiliğe karşı kullanılacaktır.

Tekil’le genel’i birbirinden ayırırken, onların diyalektik bağımlılığını görmeksizin, metafizik bir anlayışla karşıtlaştırmak bu yanılgının başlıca nedenidir. Ockhamisme’in tanrıbilimsel şüphecilik’le nitelenmesi, tanrıbilimin ussallık ve bilimsellik iddiasına karşı yarattığı şüpheden ötürüdür. Ockham’lıya göre insan sadece inanmalıdır, tanrıbilimi ussallıkla bağdaştırmaya çalışmamalıdır. Tanrılık alanın bilimini yapmak iddiasını taşıyan bütün skolastik, çürük ve boş varsayımların toplamından başka bir şey değildir. 14. ve 15. yüzyılların üniversitelerini gerçek birer savaş alanına çeviren Ockham’cılık, güçsüz yanlarına rağmen, Orta Çağ’ın en ilerici akımlarından biridir. Felsefe ustalarından biri şöyle der: “Adcılık, Orta Çağ’da özdekçiliğin ilk dile getirilişidir.”

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...