Felsefe hakkında her şey…

Anti-klerikalizm Nedir, Ne Demektir?

14.11.2019
2.913

Anti-klerikalizm nedir sorusuna şu şekilde cevap vermemiz mümkündür: Antiklerikalizm ya da Anti-klerikalizm, kamusal ve politik yaşamda veya bir kişinin günlük hayatı üzerinde varolan kurumsal dini güçlere ve etkilere karşıt bir tarihi harekettir. Bu bağlamda, Kilise’nin ve ruhban sınıfının politik etkisine karşı durulması ve bunların politikadan uzak tutulması yolundaki uygulamaların bütünü Anti-klerikalizm uygulamalardır.

İngilizce kökenli bir sözcük olan clericalism, kilisenin nüfuzu/yasası anlamına gelmektedir. Kökenini ise ruhban sınıfı anlamına gelen clergy sözcüğünden almaktadır. Buradan bakıldığında Antiklerikalizm isminden de anlaşılabileceği gibi kilise karşıtlığı anlamındadır.

Anti-klerikalizm daha ziyade Katolik kilisesinin siyaset alanına karıştığı ülkelerde özellikle belli siyasi partilerin uyguladıkları bir politikadır. Bundan yola çıkılarak esasında Hristiyanlık ve kilise karşıtı bir hareket gibi algılansa da günümüzde her türlü dini baskıya karşı bir hareket olma niteliğini kazanmıştır.

18. yüzyılda dini ilgisizlik temeline dayalı olarak gelişen siyasi ve dini bir akım olan Anti-klerikalizm Kilisenin dogmalarına, imtiyazlarına, mülklerine ve siyasi nüfuzuna karşı çıkmıştır. Bu yönüyle 1789 Fransız İhtilali’nde aktif rol oynamıştır. Fransız İhtilali’nden sonra ise Portekiz, İspanya ve İtalya’ya kadar yayılmıştır. 

Diderot, Voltaire, Montesquieu ve daha birçok aydınlanmacı filozofun fikirleri, antiklerikaldir. Bu filozofların düşünceleri reel politiğe de yansımıştır ve Portekiz’de, Fransa’da, Rusya’da etkili olmuştur. Öyle ki kiliselerin mallarına el konulması, cizvitlerin kovulması, Ortodoks kilisesini gücünün sınırlandırılması, monarkların güçlendirilmesi gibi birçok hususta bu filozofların Anti-klerikalist fikirleri etkili olmuştur. Buna bir bakıma laikliğin inşası da denilebilir.

ANTİ-KLERİKALİZM DİNSİZLİK MİDİR?

Çağın yapısı gereği Kilisenin aksak, kokuşmuş ve çürümüş yanlarına karşı başkaldırmak için dinsiz olmak gerekmiyordu. Şöyle ki 14. ve 15. yüzyış İngiliz sosyal tarihinin Lollardları (alçak sesle dua mırıldananlar), parlamentonun bir oturumu sırasında Westminster’de hal kapılarına, halk dilinde yazılmış İngiliz kilisesine ait on iki suç duyurusunu içeren bir nevi risale ya da beyanname asmışlardır. Burada Lollardlar kendilerini “İsa ve havarilerinin hazinedarları olan fakir insanlar” olarak tanıtmışlar ve kilisenin “kör ve cüzzamlı” koşullarını “İngiliz halkına büyük ve pahalı bir yük olması için çoğalmış kibirli büyük rahiplere” yüklemişlerdir.

Bu süreçte Kilisenin aşikâr kusurları, çok sayıda keşiş, rahip ve rahibenin vaazlarıyla yaşam tarzları arasındaki çelişki, eleştirinin tek kaynağı olmamıştır. İnsanlar, aynı zamanda Tanrı’nın bütün bunlara nasıl izin verdiğine şaşırmışlar ve onun hükmünün kilisenin başına henüz inmemiş olmasını bir mucize olarak görmüşlerdir.

Kilise ise bu tür eleştirilere karşı koymak için nadiren kuvvet kullanmış, bunu sıkça yapmak yerine memnuniyetsizliği saptırıp bir mecraya sokmak üzere bir özel ve farklı düşünceler sistemi yaratmaya çalışmıştır.

Derleyen: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...